Sheikh Abdur Rehman
August 30, 2025 08:15 am
İslam’da hem beden hem de ruh, Allah’ın emaneti olarak görülür. Fiziksel sağlığımıza ne kadar dikkat ediyorsak, ruhsal sağlığımız da aynı derecede önemlidir. İslam, duygusal dengeyi ruhsal güçle güzel bir şekilde birleştirerek, iman, dua ve öz bakım yoluyla kalbimizde huzuru nasıl bulacağımızı öğretir.
Ruh sağlığı modern bir sorun değildir; her zaman var olmuştur. İslam’da kalp ve akıl, müminin hayatının merkezinde yer alır. Kalp sıkıntıya girdiğinde, kişi berraklık, huzur ve amaç arayışında zorluk çeker. Kuran, insan duygularını -korku, keder, kaygı- kabul eder ve bunlar için manevi çözümler sunar.
Günlük namazlar ve Allah’ı anmak (zikir) sadece birer ritüel değildir; kalbi sakinleştirmek ve stresi azaltmak için güçlü araçlardır. Allah şöyle buyurur:
“Şüphesiz kalpler Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Kur’an 13:28)
Namaz sayesinde mümin, Yaratıcısıyla yeniden bağ kurar, zihnini yeniler ve karanlık zamanlarda bile umut bulur.
İslam, hasta olduğunuzda tedavi aramanızı teşvik eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Tıbbi tedaviden yararlanın. Çünkü Allah, bir hastalığı, onun için bir çare yaratmadan yaratmamıştır.” (Hadis – Ebu Davud)
Ruh sağlığı için terapi, danışmanlık ve tıp, Kur’an okuma, dua ve toplum desteği gibi manevi uygulamalarla birlikte yürütülebilir. Zihinsel zorlukları görmezden gelmek dindarlık değil, kendinize karşı sorumluluğunuzu ihmal etmektir.
İslam’da ruh sağlığı ve maneviyat derin bir şekilde bağlantılıdır. Bir mümin, bu ikisini dengeleyerek kalp huzuruna, zihin berraklığına ve ruh gücüne ulaşabilir. İslam, dışsal eylemlerimiz kadar içsel durumumuza da özen göstermemizi teşvik eder ve gerçek huzurun, inanç ve esenliğin birlikte çalıştığı zaman geldiğini hatırlatır.
Tags: